Manşet - YanPolitika

Pervin Buldan: HDP, yargılanan değil yargılayandır

Pervin Buldan, Koba Davası’na ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, davanın AKP tarafından hazırlandığını söyledi, “HDP, bu kumpas davasında yargılanan değil yargılayandır” ifadesini kullandı.

HDP grup toplantısında konuşan Pervin Buldan, dün görülen Kobane Davasına dair “Bu dava yargının değil, Saray’ın bizzat savcısı ve hâkimi olduğu, hükmün önceden verildiği bir AKP davasıdır. Partimizin siyasetteki değişim gücünü kırmaya yönelik, demokratik siyaseti yasaklama davasıdır” diye konuştu. İktidarın dün açıkladığı 3 haftalık “kapanmanın” yine güvenceden ve destekten yoksun olduğunu vurgulayan Buldan, Meclis’teki partilere pandemide toplumun her kesimine destek öngören kanun teklifini yasalaştırma çağrısı yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, geçen hafta Libya açıklarında tekneni batması sonucunda 130 mültecinin yaşamını yitirmesinin katliam olduğunu belirterek, “Katliam diyoruz çünkü bu ölümler bile bile, göz göre göre yaşanmaktadır. Bu aslında bir insanlık krizidir ve Türkiye başta olmak üzere tüm dünya, özellikle mülteci cesetlerinin kıyılarına vurduğu ülkeler siyasi, ahlaki ve insani yaklaşım temelinde çok kötü bir sınav vermeye devam etmektedir” dedi. 

“Yargılanan arkadaşlarımıza söz hakkı verilmedi”

Kobane Davası’na ilişkin değerlendirmelerde bulunan Buldan, davanın Türkiye tarihinin en büyük siyasi kumpas davası olduğunu söyledi. Buldan, “Buradan, duruşmaya katılarak destek ve dayanışmasını sunan herkese, demokratik kitle örgütlerine, siyasi partilere, Avrupa’dan gelen heyetlere, dayanışma mesajı gönderen uluslararası topluma ve basın emekçilerine teşekkür ediyor, selamlarımı iletiyorum. Dünkü duruşmanın kendisi de gün boyu hukuksuzluklarla doluydu. Adliye önündeki açıklamamızı ve basının çekim yapmasını yığdıkları polis ordusuyla engellemeye çalıştılar. Duruşma başlangıcında 100’e yakın avukat pandemi ve güvenlik gerekçesiyle içeri alınmazken, salonun yarısı polislerle dolduruldu. İçeriye girebilen avukatların itirazı dikkate alınmadığı gibi tutanağa da geçirilmedi. Mahkeme heyeti tutuklu yargılanan arkadaşlarımıza söz hakkı vermedi, avukatsız kimlik tespiti yapmaya çalıştı” şeklinde konuştu. 

“HDP, bu kumpas davasında yargılanan değil yargılayandır”

Buldan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: 

“Heyet, yalanlarla dolu 3 bin 530 sayfalık iddianamenin 28 sayfalık yalanlar bölümünü okuyarak, iddianamenin okunması işlemini güya tamamlamış oldu. Bütün yalanları okumaya galiba onlar da gerek görmedi. Özetle dün tam bir hukuksuzluk hâkimdi. Yalanlarla açılan dava, hukuksuzlukla başladı. Taraflı olduğunu saklamayan mahkeme heyetinin tavrı tam bir suçluluk psikolojisini ve gerçeklerin açığa çıkmasından duyulan korkuyu yansıttı. Biz söyledik! Sanık sandalyesinde olan HDP değildir. Asıl bu kumpasın sahipleri sanık sandalyesindedir dedik ve öyle olmaya da devam edecektir. HDP, bu kumpas davasında yargılanan değil, yargılayandır. HDP, bu davada hesap veren değil, hesap sorandır. Arkadaşlarımız duruşma süresince tüm gerçekleri bütün boyutlarıyla ortaya koyacaktır. ‘Karşı hamlemizi yapar işi bitiririz’ diyen zihniyetin, hamleleri, kumpasları bu duruşmalarda partimizin güçlü ve kararlı duruşuyla, hakikatin gücüyle bir bir boşa çıkarılacaktır. Herkes de buna tanıklık edecektir. 

“İktidarın kendini ayakta tutma davası”

Bu, hukuki değil, siyasi bir davadır. Bu dava yargının değil, Saray’ın bizzat savcısı ve hâkimi olduğu, hükmün önceden verildiği bir AKP davasıdır. Partimizin siyasetteki değişim gücünü kırmaya yönelik, demokratik siyaseti yasaklama davasıdır. 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın intikam davasıdır. Siyasal ve toplumsal muhalefeti susturma, halklar arası dayanışmayı kırma davasıdır. Türkiye halklarının ortak geleceğine ve birlikte yaşam iradesine karşı kurulan bir komplo davasıdır. Düşürülemeyen Kobane’nin intikamını almaya yönelik bir vekâlet davasıdır. Bu dava, protestolarda ölümlere neden olan paramiliter güçleri kollama ve aklama davasıdır.  Bu, büyük yolsuzlukların, çürümenin yaşandığı bir süreçte iktidarın kendisini ayakta tutma davasıdır. Aynı kapatma davasında olduğu gibi bu dava da temelsizdir ve çökmeye mahkumdur. Eninde sonunda da çökecektir.

“5 yandaş şirket, yerli ve milli vurgunun diğer ayağıdır”

En son ticaret Bakanı’nın vurgunu ortaya çıktı görevden alındı. Ama hakkında açılan tek bir soruşturma dahi yok. bu soygun düzenine uygun olarak yerli ve milli bir yargı düzeni yaratıldığı için konuyu soruşturacak yargı Türkiye’de kalmamıştır. 5 yandaş şirketleri yerli ve milli vurgunun bir diğer ayağıdır. Bunlara şimdiye kadar 200 milyar dolar aktardılar, defalarca vergi borçlarını sıfırlandırdılar. Sokaktaki beş parasız kağıt toplayıcısına 5 bin TL pandemi cezası kesmeyi çok iyi biliyorlar. Bunlar vicdansızdır, hırsızdır, ahlaksızdır.

“İnsanların bayramının zehir ettiniz”

Dün iktidar 3 haftalık yine güvenceden ve destekten yoksun bir kapanma kararı aldı. İşçiye, emekçiye, çiftçiye, esnafa, günlük çalışanlara, ev kadınlarına, hizmet sektörüne yine desteğin olmadığı 3 haftalık kapanma kararı. İnsanlar evlerinde taş mı kaynatacak, sizde vicdan kalmadı mı? İnsanda biraz sorumluluk taşıma hissi olur. Bunların hiçbirinin iktidarda olmadığını bir kez daha gördük ve tanıklık ettik. Bu insanlar nasıl yaşayacak? Bu insanlar nasıl geçinecek? İnsanların bayramını zehir ettiniz?

‘Gelir desteği’ çağrısı

Parlamentoya çağrı yapmak istiyorum. Meclis’e verdiğimiz önemli bir kanun teklifi var. Pandemide toplumun her kesimine destek öngörüyor. Bu kanun teklifini eğer yasalaştırırsak tüm işsizlere Nisan, Mayıs, Haziran aylarında 3 bin TL doğrudan gelir destek sağlayalım, en düşük emekli maaşını 3 bin TL’ye yükseltelim. Kısa çalışma ödeneği süresini 31 Aralık 2021 tarihine kadar uzatalım. Çiftçilerin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan 50 bin TL’ye kadar borçlarını silelim. Faaliyetleri durdurulan ve kısıtlanan esnafa salgın süresince aylık 5 bin TL doğrudan gelir desteği sağlayalım. Son 1 yılda Kod-29 gerekçe gösterilerek işine son verilen çalışanları işlerine geri gönderelim. Buna bağlı olarak kira ödemelerinin, kredi borçlarının 30 Haziran’a kadar ertelenmesini mutlaka sağlayalım. Elektrik, su, gaz, telefon ve internet ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz hale getirelim. Gelin Meclis’i üç gün fazla çalıştıralım ve bu yasayı çıkaralım. Bu çağrıyı parlamentodaki bütün siyasi partilere yapıyorum. Gelin bu zor günlerinde yoksulların, işçinin, emekçinin, esnafın yanında olalım, destek sunalım. Güvencesiz kapanmaya hayır, güvenceli yaşam hemen şimdi diyelim.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir