GündemManşet - Yan

Erkan Baş: Vahdettin gibi kaçamayacaksınız bile

TİP genel Başkanı Erkan Baş, Meclis’te yaptığı konuşmada AKP’ye seslendi. Vahdettin’i hatırlatan Baş, “O kaçtı, siz onun gibi kaçamayacaksınız bile” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Meclis Genel Kurulu’nda 23 Nisan Özel Programı’nda konuştu. Konuşması AKP’li milletvekilleri tarafından sık sık bölünmeye çalışan Baş’ın mikrofonu, Meclis Başkanı mustafa Şentop tarafından kapatldı.

“Bugün, bu halkı açlığa, sefalete mahkûm eden kim varsa; işçilere, gençlere, kadınlara kim el kaldırdıysa; evlatlarımızın canına kim kıydıysa hepsi hesap verecek. Kimse, yanına kâr kalacağını sanmasın” diyen Baş, AKP’ye Vahdettin göndermesinde bulunarak, “Hani, o, Vahdettin’e soysuz denmesinden rahatsız olanlar var ya onlara söylüyorum: O kaçtı, siz onun gibi kaçamayacaksınız bile” ifadelerini kullandı.

Baş’ın konuşmasının tamamı şu şekilde:

“Egemenlik maalesef halkın değil tek adamın”

Genel Kurulu ve bizi ekranları başında izleyen, sesimizin ulaştığı tüm yurttaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum. İşgale ve saltanat düzenine karşı halkın birleşik mücadelesini temsil eden Meclisin kuruluşunu selamlıyor, Mustafa Kemal Atatürk ve halkı için çalışmış tüm vekilleri saygıyla anıyorum.

Değerli yurttaşlar, bugün, burada Meclis’in açılışını, ulusal egemenliği ve Çocuk Bayramı’nı kutlamak için toplandık. Öyleyse, önce üç cümle kuralım.

Bir, Meclis, sarayın noter makamına çevrilmiş durumda. İki, egemenlik maalesef halkın değil, tek adamın. Üç, çocuklar bayram kutlayamıyor çünkü bu iktidar, akıl dışı salgın yönetimiyle çocuklarımızı evlere hapsetmiş durumdadır.

“Çocuklar mutsuzsa egemenlik tehlike altındadır”

Değerli yurttaşlar, egemenlik konuşacaksak çocuklara bakacağız. Çocuklar mutsuzsa egemenlik tehlike altındadır. Mesela, 12 Eylül darbesi böyledir. Amerika’nın çocukları başarmıştır, bizim çocuklarımızın hayatına mal olmuştur. Onların açtığı yoldan yürüyenler, çocuklarımızın geleceğini çalıp memlekete bir saray rejimini reva gördüler. Bakın, memleket nereden nereye geldi: Adile teyzenin kuzucukları vardı, şimdi “tosuncuklar” var. Flüt çalmayı öğrenen çocuklarımız vardı, şimdi, maşallah at çalan at hırsızları var. Sermet Erkin’in şapkadan çıkarttığı tavşanla eğlenen çocuklar vardı, şimdi, el çabukluğuyla milyarlarca doları hiç edenler var. Demir parayla leblebi tozu için sıraya giren çocuklar vardı, şimdi milyonlarca liralık arabalarda pudra şekeri bulunduranlar var. Düzen böyle olunca da eğitimde, sağlıkta, özgürlükte, umutsuz gençlik oranında maalesef dünya sıralamasında dibe vuruyoruz ve bunlar sizin eseriniz.

“Artık hiçbir bayramı kutlayamayacak çocukların hesabını verdiniz mi?

Yüzlerce çocuğun annesi gözleri önünde öldürülürken İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmaya çalıştınız. Sizin çocuklarınız askere bile gitmedi ama yoksul çocuklarının tabutu başında propaganda yaptınız. Kendi evlatlarınıza gemicikler, villalar, yatlar, son model arabalar aldınız, makam mevki açtınız, oğluna bir pantolon alamadığı için canına kıyanları görmediniz; şimdi çıkmış, çocuk bayramı kutluyorsunuz. İktidara soruyorum: Hangi yüzle?

Ceylan Önkol, Rabia Naz, Uğur Kaymaz, Berkin Elvan, Veysel Atılgan, Oğuz Arda Sel, Burak Oğraş’ın anne babalarının çığlığını duyuyor musunuz?

Artık, hiçbir bayramı kutlayamayacak çocukların hesabını verdiniz mi? Veremezsiniz, vermeyeceksiniz. Çünkü kamudaki koltuklar, tek meziyeti reisinize sadakat olanlarla doldu. Kasalar boşaltıldı, halkın kefen parası ihtiyat akçesi bile harcandı, 128 milyar dolar buharlaştı, doğal kaynaklar, madenler, ormanlar, dereler parsel parsel satılıyor.

“Bakanın biri kendi bakanlığına kazık attı”

Bir de bir ilk daha yaşattınız, bakanın biri kendi şirketi para kazansın diye kendi bakanlığına kazık attı. Şimdi, bizi ekranları başında izleyen tüm yurttaşlarımıza soruyorum: Sağlık Bakanı özel hastane patronu, Millî Eğitim Bakanı özel okul patronu, Turizm Bakanı otel zinciri patronu, İçişleri Bakanının her suçluyla fotoğrafı çıkıyor, Dışişleri Bakanı yurtdışına kaçan dolandırıcıyı makamında ağırlıyor, böyle bir ülkede egemenlik halkın olabilir mi? Burada iktidar vekillerine sesleniyorum: Hani, eskiden 23 Nisanlarda çocukları koltuklara oturturlardı; sizin varlığınız, iradeniz 23 Nisan’da temsilen koltuğa oturan çocuk kadar oldu mu?

“Vahdettin gibi kaçamayacaksınız bile”

Çocuklar bile bazen tembihleri dinlemez, koltuğa oturduğu zaman içinden geleni söyler, siz bunu bir kez olsun yapmadınız. İşte bu yüzden siz gideceksiniz ve o çocuklar gelecek ama hangi çocuklar? Parti üyesi olduğu için değil; özel derslerle büyüdü, parasını bastırıp tez yazdırdı, sus deyince sustu, imzala deyince imzaladı, emredince göreve geçti, bırak deyince affını istedi, el kaldırdı el indirdi hiç değil. Zeki, çalışkan, azimli, hak ederek gelecek bu çocuklar ve o gün siz yargıda yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz. Evet, devran dönecek, parmağınızda oynattığınız adaletsiz yargı dönemi bitecek. Adliye koridorları lebalep hırsızlarla, avantacılarla, rüşvetçilerle, arsız müteahhitlerle dolacak. Bugün, bu halkı açlığa, sefalete mahkûm eden kim varsa; işçilere, gençlere, kadınlara kim el kaldırdıysa; evlatlarımızın canına kim kıydıysa hepsi hesap verecek. Kimse, yanına kâr kalacağını sanmasın. Hani, o, Vahdettin’e soysuz denmesinden rahatsız olanlar var ya onlara söylüyorum: O kaçtı, siz onun gibi kaçamayacaksınız bile.

“Halktan çalınan halka geri dönecek”

Değerli arkadaşlar, egemenlik yeniden halkın olacak. Yolsuzlukla, hırsızlıkla, sömürerek, rüşvetle elde edilmiş tüm servete halkın çıkarlarını çalanlara ne varsa geri alacağız, halka vereceğiz. Yağmalanan derelerimiz, ormanlarımız, topraklarımız, yok pahasına özelleştirilen millî idarelerimiz geri alınacak. ‘Kanal İstanbul geçecek’ diye uyanıklık edip dönüm dönüm arazi kapatanlar, size sesleniyorum: Hepsi iptal edilecek ve halktan çalınan halka geri dönecek. Herkes anlayacak, bu ülke satılık değildir.

“Bizim davamız, zalimden hesap sorma davasıdır”

Hırsızların elinden kurtaracağımız her kuruş, cefakâr emekçilerin, yoksul halkımızın çektiği acıları dindirmek için kullanılacak. Türkiye İşçi Partisi, biat edenlerin karşısında gerçeği söylemekte, haklının yanında durmakta inat edenlerin, size inat doğayı, hayatı, kadını, işçiyi, emekçiyi, kültürü, sanatı, üretimi ve çocukların oyun hakkını savunanların partisidir ve sonuna kadar haklıyız çünkü bizim davamız cebini doldurma davası değil, insanca yaşam kavgası, zalimden hesap sorma davasıdır.

“Güneşli güzel günler inat edenlerin eseri olacak”

Halkımıza sesleniyorum bitirirken: Değerli yurttaşlar, bu ülke, bu Meclis kolay kurulmadı. Tarihimizde ihanete karşı mücadele var, inat var, irade var. Bu ülke saray rejiminin eseri bu utançların hiçbirini aslında hak etmiyor. Egemenliğimizi bir gün daha saraya ve onun at hırsızı, dolar hırsızı, insan kaçakçısı, kadın düşmanı, işçi düşmanı kadrolarına bırakmaya tahammülümüz yok. Bizim bu ülke çocukları için bir hayalimiz var.

Ücretsiz ve eşit eğitim alacak, güzel toprakta, ormanı talan edilmemiş, kimsenin aç yatmadığı, annelerin babaların yoksullukla boğuşmadığı, tertemiz derelerde oynayacaklar. Yeşil alanlarda uçurtma uçuracak, çocuk gülüşleri sokakları, ülkeyi yeniden kuracak. Sonuçta at hırsızlarıyla, kaçakçılar birbirine girer, saraylar yıkılır, saltanatlar çöker.

Kardeşler, bu ülkenin güzel çocukları; umut edin, inat edin, mücadele edin. Güneşli güzel günler inat edenlerin eseri olacak.”

https://yaziyor.org/2021/04/19/ahmet-sik-turkiye-isci-partisine-katildi/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir